31 Temmuz 2013

DOĞANIN HAYATA DAİR ÖĞRETİLERİ

DOĞANIN HAYATA DAİR ÖĞRETİLERİ....


 

Ne zaman bilgisayarımın başına geçsem yazacağım yazı yarıda kalır? Nedendir bilemem?

Yazmak istediğim yazı; Gülay’la birlikte yapmış olduğumuz Kapıorman dağlarında ki doğa yürüyüşüne ilişkin idi... Usumda bir yanıp bir sönen illa da yazmakla yükümlüsün denilen şey ise “etkisi altında kaldığımız diren gezi park” gösterileri hakkındaki düşüncelerim idi...

Diren Gezi Park olayını; şimdiye kadar yaşadığımız Türkiye sathındaki tüm gösterilerle karşılaştırdığımda ortaya çıkan sonuç: Psiko-sosyal yönden “özgür ruhun “aranması olarak algılıyorum.

Baskılardan, boyunduruklardan, ayrımcılık ve adaletsizlikten yakınma, farklı hatta birbirinin zıttı düşünenlerin asgari müştereklerde buluşamazlarsa dahi birbirlerine dayanmalarının zorunlu olduğu fikrinin bir “doğa” düşüncesi ile açığa çıktığı yer olarak düşünüyorum...

Şimdi bir okurun “insanoğlu ilk çağlardan beri mutluluğun peşinde özgürlüğün peşinde koşmadı mı? Tüm bunlar yeni olmuyor ki diyebilir?

İlk çağlardan beri insanoğlunun başlıca zorluğu “ doğa” “doğa koşulları” idi. Doğa ile baş etmenin çarelerini aradı ve bunları yaparken de kendileri tek uğraşı kaynağı karşısında belki de tek yürek olarak onunla baş edebilme gayretleri içine girdi...

“Gezi parkı” gösterisinin “ilk çıkışı” ise: Doğaya saygı ve korunması düşüncesinden idi.  “Güdümsüz olması” ... İnsani düşünce ve taleplerin ortaya konması ve doğanın korunmasına örnek teşkil etmesi daha da önemlisi “zıt grupların birbirlerine tahammül edecek saygıda olmaları” ayrı bir özelliği idi...


Ben inanıyorum ki; kişiler dahil olmak üzere bu olaylardan payımıza düşen olumlu kazanımları edineceğiz... Bugün dahi etkilerini sosyal alanda gözlemlemekteyiz...



Yıllardır doğa etkinliklerine katılmamızın belki de tek amacı; doğada ki engellerle karşılaşa karşılaşa kendi mücadele ve direnme duygumuzu başta doğa olmak üzere hiçbir canlıya zarar vermeden; insani yönümüzü geliştirmektir.



Keza biliyoruz ki; iç dünyası olmayan, kendi derinliklerinde düşe kalka yol almamış insanın; insani duyguları taşlaşır.


 

İşte kendi içimizde ki duyguların taşlaşmasına mani olmak için; Hendek yaylalarında; adım atmanın, karşılaştığımız engelleri tek tek aşarak, zorluklarla karşılaşanlara yardım etmenin ve gördüğümüz doğal güzellikleri ayrı ayrı yudumlayarak, keyfini yaşayarak doğaylabaşbaşa’lığı yaşadık ve Ulu Tanrıdan dileğim bu keyfin devamını sağlamasıdır.


 

Keza her “engel ve zorluk” içinizdeki” aşkı” artırır, sönmüşse o kıvılcımı çakmasını ve tutuşturmasını sağlar... Eğer her “engeli” bizler ilerlememizi durduran olarak kabul edersek o zaman yaşamanın anlamı kalır mı? Bilinmez?
 

Bu doğa yürüyüşümüzde de bir gencin; güçlü kuvvetli görünmesine karşın karşılaştığı hatırı sayılır engel karşısında; bu engeli nasıl aşarımı düşünmeden, çaresiz ve ağlamaklı bir hal almasını inanın Gülay’la birlikte kabullenemedik...

Oysa gençti, güçlüydü, dinamikti, çevikti...

Mutluluk bizim yaşam algımıza göre “kolay elde edilebilirliği ile sönükleşir,



 Ne denli zor elde edilebilirse “özgüven” o denli sağlam olur. Kişi dik durur...



İşte, hayata dair dersler ve ilham vermesi ile doğayı seviyoruz ve saygı duyuyoruz...

Gülay&Mehmet YÜCEBİLGİÇ

Temmuz 2013