14 Ocak 2025

KORKU VE UMUT İKLİMİNDE YAŞAM

KORKU VE UMUT İKLİMİNDE YAŞAM 
İlk Okul çağındayım, Adana’mın sıcaklarından korunmak için yazları konakladığımız Toroslardaki Bürücek Yaylasındaki evimizdeyiz, kümes hayvanlarını beslemek ve onlara bakmaktan çok hoşlanırdım.
Zamanımın çoğunu ise sık sık evden uzaklaşıp doğruca elimde bastonum, Toros Dağlarının zirveye bir saatlik ara bölgedeki “Kel Fethinin Kel Düzlüğüne” doğru yürürdüm.  
Bu düzlükten sonra Torosların zirvesine doğru yükseliş başlardı.  
Yürürken ayak seslerime; sadece çam ağaçlarından dökülen pürlerin ve kozalakların çıkardığı sesler ile cırcır böcekleri ve kuş sesleri eşlik ediyordu.  
Doğayla başbaşa kalmak bambaşka bir dünyaya götürürdü beni; hayallerim ile baş başa idim. Usumda iyi bir yüzücü olmak ve iş dünyasına atılmaktan ziyade daha çok okuyup bir meslek sahibi olmak vardı?  
Ucu bucağı görünmeyen ormanın içinde tek başıma işittiğim seslerden daha tiz bir ses çıkartarak çalıların
arasından kaybolan yılanlara zarar vermemek (doğadaki tüm canlılara) rahmetli annemin birinci öğüdü idi. Çünkü doğanın esas sahipleri onlardı.  
Rakımın yükselmeye başladığını Rüzgarın çam ağaçlarına çarparak çıkardığı uğultulardan, doğadaki dokunun değişmesinden ve kuşlar ile ağustos böceklerinin seslerinin azalmasından, arada bir duyduğum tilki veya çakal seslerinden anlardım.  
O anki tek başınalığın duygusunu tarif edemeyeceğim bir duygu ile yaşardım, nabzımın atışı hızlanır, yüreğimin sesini göğsümde hisseder, adımlarım sıklaşırdı! Bir yandan da izlediğim parkuru kaybetme telaşını dizginlemeye çalışırdım.  

Ne idi bu keyfimi bozan, beni huzursuzluğa sürükleyen duygu?  
Yıllar sonra öğrendiğim; beynin, limbik sistemi tarafından yönetilen bir savunma mekanizmasının, vücutta stres tepkilerini tetikleyerek vücudumda algıladığım değişik fizyolojik,hormon salınımı ve psikolojik değişimleri sağlayan “korku” duygusuymuş!  
Oysa benim başlangıçta “umudum”” korkumdan” daha büyüktü; Torosların Zirvesine ulaşmak, büyüklerin aralarında konuşurken duyduğum doğuda BELEMEDİK vadisi ile batıda Pozantı-Tekir- Gülek Boğazı vadilerini görebilmek idi?  
Ya umudumu gerçekleştirmek için yürüyüşüme devam edecektim ya da geriye dönecektim?  
Korkum ve Umudum arasındaki ikilemi yaşadığım ilk andı! 
 Çocuktum...Ama...  
Korkumun beni teşvik ettiği “kaçmak duygusunun” ezikliği ile umudumun beni arzularımı gerçekleştirmek için teşvik edici kamçısının şak şak eden sesini duyuyordum.ilk bölge olan  
“Kel Fethinin Kel düzlüğüne” varmış ve hemen Pozantı-Tekir -Gülek vadisinin muhteşem güzelliğini görmek için uçurumun eşiğine kadar ilerliyor elimdeki bastonumla da dengemi sağlıyordum.  

Çam ağaçlarının açık ve koyu renkli dokusu alabildiğine vadi tabanına kadar uzanıyor,bir yandan da Güneyden esen lodosun sıcaklığının bu bölgede serinlediğini hissediyordum.  
Bu duygu benim içimdeki korkuyu,kaygıyı alıp götürmüştü.  
Aynı zamanda, usumda beliren, bulunduğum noktada fotoğraf çekerken veya çektirirken uçurumdan düşenlerin efsanevi hikayeleri de içimi ürpertiyordu!  
Uçuruma bakan düzlükte ben vardım ama içimdeki biri korkutuyor, bir diğeri yüreklendiriyordu.  
Bu düşünceler sarmalındayken annemin beni merak eder düşüncesi aklıma geldi.Evden ayrılalı güneş tepedeydi oysa şimdi karşı dağlara yanaşıyordu. Telaşlandım. Annem üzülecek,beni merak edecekti.  
Torosların zirvesine tırmanma ile ilgili umuduma ilişkin içimdeki ses ;” kaçma ama şu an mücadele de etme “ içindeki seni korkuya sevkedecek,kaygılandıracak neler var ise onları gider ve sonra umudunu gerçekleştir. Yani bu umudunu “dondur” diyordu.  
Öyle yaptım...  

Doğanın koşullarını ve kendi varoluşumu kavrama, idrak ve tanımlama sürecindeydim. Yıllar birbiri ardına geçiyordu, Ziya Paşa Orta Okulu sonları ile Adana Erkek Lisesi dönemimde yüzme sporunda Türkiye Gençler Yüzme Şampiyonluğu ve Genç Milli Yüzücü olarak Türkiye’mi temsil etme ile hedeflediğim ilk hayalimi bilahare de Harbiye’yi kazanmış hayata atılmıştım.  
Az kalsın unutuyordum, çocukken tırmanamadığım Torosların Zirvesine de tırmanarak çocukken ki o hedefimi de gerçekleştirmiştim.  
Zira yaşamımda, özellikle askeri eğitim, öğrenim ve vatan savunması meslek hayatımda ki korku ve umut ikilemi arasından korkuyu, önlem aldırtan bir uyarıcı; umutu da, coşturucu ama uçurucu etkisinden kaçınarak temkinli bir motivasyon unsuru olarak değerlendirmeyi prensip edindim.  
Gelecek Makalemin konusu; Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerindeki vatanının elden gidiş korkusu ile umudumuzu yansıtan İstiklal Marşımızın doğuşu anlatılmakta ..  
 Mehmet YÜCEBİLGİÇ  
Rekortmen Master Milli Yüzücü 
17 Ocak 2025