26 Ekim 2017

ANADAK BİSİKLET GRUBU İLE BİSİKLETLE İZNİK GÖLÜ TURU

 BİSİKLETLE İZNİK GÖLÜ TURU:
Hava durumu tekrar gözden geçirildi ve 11 kişi ile İstanbul'dan bir midibüsle yola çıktık..

Osmangazi köprüsünü geçerken tanyeri ağırmaya başlamıştı...

Kürşat Koçboğa'nın yaptığı planlamaya göre bisiklet sürüşü Orhangazi'den başlayacaktı...

Kahvaltı Orhangazi merkezde ki çorbacıda yapıldı benim yanımda sandviç olduğu için yörenin iyi çaycısını sordum ve buldum...Hakikaten on numara çay idi...

Genel olarak doğa etkinliklerinde çorba ile kahvaltı yapmıyorum...
Kahvaltılar tamamlandı...Bisikletler yol durumuna getirildi ve rehberimiz Kürşat'ın peşinden ana yolu geçip Gölyaka-Sölöz yoluna saptık...

Bu etap gölün güneyindeki yolu takip ediyordu...Yola çıkıp da Gölyakayı geçip10 kilometre gittikten sonra tam olarak yola ve çevreye uyum sağlamıştım..

Bu uyum her geçen kilo metrede daha da arttı...İlk mola Sölöz'de idi...Buradan 
zeytin ağacı ormanlarında ki bülbül sesleri eşliğinde Narlıca ya vardık buranın rampası hatırı sayılırdı...

Etap başlamadan evde harita üzerinde yapmış olduğum planlamada;bizleri yoracak üç rampa vardı: 
Bunlar Sölöz 209 m.- Narlıca 222m. diğeri de Boyalıca 181 m. idi..
Gerçekten de özellikle Narlıca ve Boyalıca rampaları sıcak da olunca etkiledi...Ama sürüşümü etkilemedi...

İznik Gölünün güney etabı bisikletcilerin tatması gereken bir parkur...Muhteşem doğa trafik çok yoğun değil...Bu farkı İznik'te öğle molası verdikten sonra kuzey etabı başladığında anladım..

Aman Allahım ne kadar tır varsa bu yolda zaten emniyet şeridi yok...Kenarda ki toprak yolda gidiyorsun..Buna bir de bahçelerden ayva ve elma koparmak için duran araçlar eklenince geç bakalım nasıl geçeceksin ...Sıkıntılı idi...

Boyalıca rampasını çıktıktan sonra kahvehanede mola verdik...
burada Ekip rehberi Kürşat'ın planlamasıyla Keramet Köyü ILICA sına gidecektik...

Boyalıca'dan Keramet Ilıcası ara yoldan girilirse 11 km.. Yok yolu şaşırır Keramet Köyüne girer bir daire çizer de Ilıcaya gelirsen 15 Km daha pedal basman gerekir...

Nitekim düşündüğümüz gibi de oldu...Sapağı kaçıran Soluğu Keramat Köyünde aldı...Aslında bu köyü de doğa yürüyüşlerinde çok kullanırız ve sevdiğimiz bir köydür..Zeytini ve Zeytin yağı meşhurdur.

Ilıca rampasını da aştıktan sonra artık 80 Km yi aşmıştık..Çok şükür etkilenmedim , tempolu sürdüm,nabız kontrolü devamlı yaptım...

Sürüş esnasında go pro ile kaydettiğim görüntüleri elemine ederek hazırladığım videoyu izleyebilirsiniz.

Mümkün olduğunca kısalttım...Ve de can sıkan kuzey etapda ki Tır tafiğini koymadım..
Ilıca keyfini müteakip ...
İstanbula yolculuk başladı...

Bisiklet turumuz ekipde ki onbir arkadaşın uyumu neticesinde muhteşem geçti...
yolda planlar yapıldı...
Bakalım bundan sonra ki etap neresi olacak???
Teşekkürler arkadaşlar uyum ve yardımlaşma için Teşekkürler Rehberimiz Kürşat Koçboğa...
Mehmet YÜCEBİLGİÇ
22 EKİM 2017

11 Eylül 2017

DOLUNAYDA ULUDAĞ ZİRVESİNE TIRMANMAK;

ROTA İLE DOLUNAYDA ULUDAĞ ZİRVESİNE TIRMANMAK;
Sevgili Asef’in “Rota doğa etkinlikleri” grubuyla İstanbul’dan ayrıldıktan sonra 9 eylül 0300 da Uludağ 2nci bölge Oteller bölgesinde idik..

23 kişiyle, Uludağ zirvesine rakım 1776 metreden 0310 da yürüyüşe başladık…2050 m rakıma kadar oldukça ısınmıştık..5-6 şiddetindeki rüzgar Kapılar bölgesine tırmanmaya başladığımızda 15 şiddetini bulmuştu. 

Dolunay olmasına rağmen yer yer karanlık olması bastığım yere daha dikkatli olmam gerektiğini hissediyordum…

Tepe lambasını kullanmadım…Dolunayın yeterli ışığı ile yetinmek isteyişim, doğaylabaşbaşalığı ve içselliği hissetmek isteyişimdendi..
Genel olarak doğa etkinliklerinde kulağında kulaklık takanları bu nedenle tasvip etmiyorum…

Kapılar bölgesi;  Uludağ zirvesine geçit veren yer; yaklaşık  2442 m rakımda, burada bölgeyi de dikkatli bir şekilde tırmandıktan sonra yaklaşık 2 km, 2400 m rakımda sırt hattında ilerledik birbiri ardına görünen tepeler işte Uludağ zirvesi hissini veriyorsa da hiç beklenmeyen bir yerde kendini gösteriyordu..
İlerleme esnasında, sağ yanımda muhteşem bir boşluk vardı ..

Faaliyetin başından beri tüm düşüncem güneşin doğuşuna tanıklık edebilmekti… Asef, zirveye güneş doğduktan 1 ila 1,5 saat sonra varabileceğimizi tahmin etmişti…

Asef’in, sırt hattından 2500 m rakıma tırmanıp sırt hattının ötesinde Güneşin doğuşunu seyredebiliriz düşüncesi…Olumlu idi…Böyle de yaptık özellikle yürüyüş kolunda  ilk 3-5 kişilik grup tempoyu artırdık..

Usumda, Dolunayda (ay henüz gökte iken) Güneşin doğuş hallerini ve gökyüzünde ki renk dünyasını gözlemlemek idi…
Tempoyu oldukça artırmıştık…

Tan yerinin turuncu ile siyah rengini yakalamıştım…Bu an, Sabah Alacakaranlık başlangıcı(askeri) idi (bahri fecir Başlangıcı) askeri deniz tanı idi.. 

Gündoğumuna yaklaşık 47-48 dakika vardı…Önümüzde ki çatakları tek tek geçerek tırmanıyorduk…2537 m. Rakımlı tepeye vardığımızda sivil alacakaranlık başlangıcı idi..

Güneşin doğuşuna tanıklık yapacaktım…5-6 dakika sonra Gün doğumu gerçekleşmeye başlamıştı… 

Heyecanımı anlatamam muhteşem bir şöleni kaçırmamak için çekime başladım… Seyredenler de sanırım benzer keyfi alacaklardır…

gündoğumu gerçekleşecekti…Ayın durumuna baktım…Biraz önce benden başka güçlü yok der gibiydi.. 

Şimdi gücü aldığı kaynak ortaya çıkınca yalancı şöhreti kaybolmuştu…

Güneş doğmuş adım adım yükselmeye devam ediyordu… Yürüyüş kolunda ki diğer arkadaşlar ön sırt hattından zirveye ilerlemişlerdi…biz kahvaltıyı 2537 rakımlı tepede yaptık sonra zirvede grupla buluştuk..

Zirvede ki Al bayrağımız gururla dalgalanıyordu…Bayrağımızın şanla dalgalanmasını Ulu Tanrıdan diledim.. 

Muhteşem bir his, tüm yorgunluğunuzu dinlendiren ve dinginleştiren bir duygu…

Zirvenin aşağısındaki ki buzul gölü Kara göl-sağında Aynalı göl solunda ise bir bölümü görünen Kilimli gölleri görünüyordu…
Fotoğraflar çekildi… Muhteşem manzara seyredildi, yorgunluk atıldı… Geri dönüş başladı…

Uludağ ile ilgili okuduğum makalelerde ki bilgiler şimdi bana öncülük ediyordu..

Buzulların aşındıkları malzemeleri yığarak meydana getirdikleri morenleri yine buzulların eriyince oluşturdukları çanaklarda meydana gelen göllere sirk dendiği, 

özellikle maden telesiyej hattının bulunduğu alanda araziye hasır gibi döşenmiş izlenimi veren friganalar, bodur ardıçlar…Modern endüstriyel ve askeri sanayinin temel madeni  Volfram madeni..

Kapıya doğru, 5 kişi gruptan kopmuştuk… Kapıdan inince tempo daha da hızlanmıştı… Saat 1015 de teleferik istasyonunda idik… Sabah 0310 da başlayan faaliyet 1015 de sona ermişti…

İlk iş yedeklerle giysilerimi ve botumu değiştirdikten sonra akan çayın buz gibi suyunda ayaklarımı daldırdım ama 1-2 dakika ancak dayanabildim… 

Uzun bir süre arkadaşlar gelinceye kadar burada keyif yaptık…
                   Uludağ 2543 rakım zirve
İstanbul’a dönüş trafik nedeniyle uzun sürmesine karşın usumda Dolunayın hâkimiyetinin bile sınırları olduğu, Güneşle ayın üstünlük mücadeleleri, İnsanlık tarihi boyunca Güneşe tapınan medeniyetler… İslamiyet’te neden güneş doğmadan namaz kılınır? Budist inançta ayinlerin Güneşin doğuşuna yapılması.? Uludağ neden bir kayak merkezi olarak Alpler olamadı?
Güzel bir dolunayda Uludağ zirvesi oldu emekleri ve rehberliği için Asef Özhan’a, büyük bir uyumla nefis bir zirvede katkıları olan ekip arkadaşlarıma teşekkürler…

Mehmet YÜCEBİLGİÇ
8/9 EYLÜL 2017

DOLUNAYDA ULUDAĞ ZİRVESİ…

19 Ekim 2016

İĞNEADA LONGOZ ORMANLARINDA GİZEMLİ DOĞA YÜRÜYÜŞÜ…


Dağtrek doğa etkinlik grubuyla bu kez İğneada Longoz ormanları derinliklerinde  doğa yürüyüşündeyiz.. İstanbul’dan yolculuk oldukça uzun ve yorucu olmasına rağmen yapılan yürüyüşün etkinliğiyle bu gidiş ve dönüş zahmeti göz ardı edilebiliyor…

Öncelikle bölgeyi iyi bilen bir kişi olarak Saray ilçesinden sonra yollar 30 yıl öncenin aynısı diyebilirim… Vize ve Demirköy ilçeleri de fazla bir gelişme görmedim… Bu gelişme kişiye göre göreceli bir kavram… Gelişsin mi? Yoksa gelişmesin mi?

Doğa tutkunları, gelişmemesinden yana… Bozulmasın… Şehir bina yığını haline dönüşmesin düşüncesinde… Hakikaten Kapaklı ve Çerkezköy’ün durumu gelişmişlik mi? Geriye gidiş mi?
Şehir plancılığı üzüntüyle belirtmek gerekirse çok gerideyiz… Neyse anlatmak istediğim… LONGOZ ORMANLARININ durumu nedir? 30 yıl önce ki durumu ile bugün ki durumunu merak ediyordum?
İğneada Milli Parkına araçlarla girdikten sonra Sevgili Faik ve İsmail iki grup yapıp yürüyüşe başladık…

Ormanlık alanda yürüyüş özellikle LONGOZ ORMANLARInda yapılacak yürüyüş en zor olanıdır…

İyi planlama, disiplin, kontrol ve yönetim ister bu yürüyüş esnasında Sevgili Faik’in çok sıkı hazırlık yaptığı, GPS noktalarını ve traversi çok iyi uygulamalı tespit ettiğini yürüyüş esnasında gördüm… Bir hususu daha söylemeden geçemeyeceğim… 

Longozlarda hatayı orman derinliklerinde yaparsanız düzeltmeniz çok zordur. Kaybolmalara en etkin tedbir küçük grupları kritik noktadan itibaren birleştirip tek elden sevk ve idare etmeniz gerekir…Bizim de iki grup toplamı 50 kişi idi..Sevgili Faik bu tedbiri aldığını gördüm...

Buraya kadar LONGOZ (subatar) dedim de açıklama yapmadım. Neden bu ormanlar önemli ve nasıl oluşmuş? Türkiye’de çok var mı? Bizler bu ormanların farkında mıyız? Yağmur ormanlarından farkı var mı?
LONGOZ nasıl oluşur? Teknik bilgilere girmeden, 

Istranca (Yıldız )Dağlarından Karadenize doğru akan akarsular (dereler) beraberinde getirdikleri alüvyonlar (kil ve organik materyal) ile kıyı kumulları arasında ,buradaki var olan toprakları da zenginleştirerek, sulak bir alan meydana getirir…Bu oluşum milyonlarca yılın mirasıdır..

Bu alanda yetişen ağaçların cinsi sınırlı dişbudak, kızılağaç sulak alanlarda kuru alanlarda meşe, kayın, gürgen vb. cinsler… Bu ağaç türleri devamlı su içinde yaşamalarına rağmen çürümeyen ağaç cinsleridir… Longoz derinliklerinde yürürken ağaçların kalem gibi oluşları ve 100 metreyi aşan uzunluklara ulaşmaları hayret vericidir..

İşte bu özelliklerine ilave olarak Longozlarda ki esas önemli özellik suyun devamlı olmasıdır…


Ancak bizim yürüyüşümüz esnasında yerler kuru idi… Yürüyüş yapan bizler için çamura batmadığımız için iyi bir durum olarak görülse de kritik nokta bu Longoz (subasar) ormanlarında suyun olmaması tehlike çanlarının çalması anlamına geldiğidir…

Çünkü derelerin devamlı su taşıması gerekir, dere su rejimini değiştiren inşaalardan ve topoğrafik değişiklik yapımında bulunmak oldukça tehlikeli….

Longoz ormanlarının Yağmur ormanlarından farkı, suyun yağmura bağlı olmamasıdır…Kısacası yağmur suyu LONGOZ ormanları için yeterli değildir..

Bu ekosistemin devamlılığı için temel koşul ""taban suyunun"" devamlılığıdır…
Tavsiyem Sinop ile Ayancık arasında yer alan Sarıkum Sinop longoz ormanlarında da doğa yürüyüşü yapmanız ve yılkı atlarını görmenizdir..

LONGOZ ormanlarının korunması kadar dikkatin bu bölgelere çekilmesi ve farkındalığın artırılması oldukça önemli...
Teşekkürler Dağtrek...
Keyifli doğa etkinliklerinin devamı dileğiyle...
Mehmet YÜCEBİLGİÇ
EKİM 2016 İSTANBUL