DOĞAYLA BAŞBAŞA OLMAK!
Kişi olarak; ayak uydurabilirim demesi kolay.
Allah aşkına!
Evrensel değişime, kim ayak uydurabilmiş ki yüzyıllardır?
İnsan; bu değişimin farkındalığına, yaşam denen sürecin neresinde, ne zaman varıyor.
Farkına vardığında ise; yaptıklarıyla yapamadıklarının gerçekliliğiyle yüz yüze geliveriyor.
Şaşırıyor, sıkılıyor, üzülüyor kendini avuturcasına, yapabildiklerinin kırıntılarıyla, o an ki havanın değişmesini sağlamaya çalışıyor.
Sonra haydi! Neresinden başlarsan, o kadarı da yeter, ömrümün geri kalanına diyebilme gücünü buluyor.
Yeni izler yaratmak ve zihnindeki eski izleri silmek için.
Var gücüyle, büyük bir çoğunluğun tercih etmediği, bilmediği yollardan ve izlerden, yürüyerek.
Doğayla baş başa olmak: Dağlara tırmanmak; çoğunlukla kayalarla, taşlarla, ağaçlarla, doğanın diğer üyeleriyle tanışmak, onlara dokunmak ve yakınlaşmaktır. Onların dilini öğrenmek, söylediklerini anlamaktır.
Gerçekte, o kadar zorlar ki, toprak patikadan kayalık/taşlık patikada yürüyüşe geçiş ve tırmanış, tüm dikkatinizi hem ilerleyeceğiniz istikamete hem de ayaklarınızın ucuna yoğunlaştırmak zorundasınız, bu yoğunlaşma, tırmanacağınız süreye ve sizi bekleyen sürprizlere bağlıdır.
Öyle bir zaman gelir ki, sıra sıra kayalar ve yığınlar size bir insan gibi görünür, şuur altında neyi betimlediyseniz o oluşur ve sizinle birlikte tırmanır.
Kayalıkların; tek başınalığı, gökyüzüne yükselişleri, sizinle bir benzerlik oluşturur.
Özellikle gökyüzüne yükselen kayalar: Etkiler insanı, üzerine örtülen örtüyü yırtıp ulaşmak istediğine atılırmışçasına, kendisinin kutsal katına kabul edilmesini haykırırcasına, artık hiçbir baskı, kışkırtılmışlık, sıkıştırılmışlık yokmuşcasına.
Kendi isteğine göre davranış erginliğine kavuşmuşçasına: Her adım da yükseldikçe kayaların üzerinde, benzer duygular geçer insanın usundan.
Kimi insan; bu yükselenlerin de yükseğine çıkıp” işte insan” diye bağırırcasına zorlamak ister bedenini,
Kimi insan; zirveye tırmanış için bir diğerleriyle yarış içindedir, hala kendini ispat peşindedir. Kendini kendine ispat etmeden!
Kimi insan; tüm doğanın unsurlarını beş duyusuyla yoğurmak, hatta beş duyunun da ötesinde ki duyusuyla hissetmek istercesine tırmanır dağlara.
Her rakımda farklıdır, tüm duygular, hissedilenler de.
Bir de bulutlar varsa aşağınızda, işte o an, yürürsünüz o beyaz renkli top top pamuklar üzerinde yere düşmemecesine.
Nasıl bir duygudur bulutların üzerinde yürümek?
Bu his bugüne kadar ki “kendini yargılamalara” son verme, “kendin için, kendine bir ödül verme” hissidir.
En sevdiğin kişi yanında, o da bulutların üzerinde!
Doğanın tüm güzellikleri,
O ve ben.
Mehmet YÜCEBİLGİÇ
(YAKINLAŞTIKLARIMLA UZAKLAŞTIKLARIM-DENEME/ANI BASIM; )
2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder