roma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
roma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Haziran 2011

İTALYA İTALYA BİR KEZ SEYAHATLA OLUR MU?

İTALYA… İTALYA… BİR KEZ SEYAHATLA OLUR MU?
RÖNESANS’IN DOĞDU ÜLKE…

14-24MAYIS2011


İtalya gezisine ilişkin yazıma başlarken ne yazayım diye düşünmeye başladım… Amacım… Yazımı okuyanları tarih tüneli içerisine sokmak değildi… Klasik bir gezi yazısı yerine, psiko-sosyal yönden nelerden etkilenmiştik… Rönesans’ın doğduğu ve adeta o yıllarda müzeye çevrilen İtalya, eserlerini koruyabilmiş ve yaşatabiliyor muydu? Biz Türkler ne yapmıştık…
İtalyan’lar la ilgi temel düşüncemiz sanırım… Rahat, sorumluluktan ve zor işten kaçan, disiplin veya kurallara uyma yönünde oldukça zorlanan… Ve batının köylü toplumu ve kolay kazanma peşinde olan ancak… Güzel giyinen sanat ve kültür faaliyetlerine özellikle de felsefeye düşkün bir toplum olarak bilinirdi…
On günlük gezimiz boyunca… Nelerle karşılaştık… Sevgili Gülay’la başımıza neler geldi… Bunlardan bahsetmeyi daha yazılabilir buldum… Şöyle ki günlük uyku saatimiz beş en fazla altı saatti… Yaptığımız yürüyüş günlük kaç kilometre idi düşünün…
Kardeşim… Siz neyin peşindeydiniz… Dediğinizi duyar gibiyim… Evet, neyin peşinde olduğumuzu yazımın sonuna geldiğinizde daha iyi anlayacaksınız sanırım… Ama bu bizim bu seyahatten beklentilerimiz idi…
Keza Ünlü felsefeci ve yazar Alain de Botton; Ünlü Fransız yazar ve denemecisi Proust dan da alıntılar yaparak; yurtdışına seyahat edenleri iki gruba ayırıyor…
Turistler ve Gezginler: Peki farklılıkları nedir? Derseniz?
Turistler: Sürprizden nefret eden bir kafa yapısına sahip oluşları ile gezginlerden ayrılıyorlar… Gördükleri her şey beklentilerine cevap vermesi koşuldur… Şüpheden, belirsizlikten, düşüncesizce oluşan olaylardan hoşlanmazlar… Yiyecekleri yemeğin menüsünü dahi hazır isterler. Kısacası kesin ve anlaşılabilir olan şeylerden yanadırlar. Bir özellikleri de peşin hükümde bulunmayı tercih etmeleri.
Gezginler ise; peşin hükümde bulunmadan gezmeyi alışkanlık haline getirenlerdir. Düşünceleri var olan koşullarla çelişirse daha az hayal kırıklığına uğrarlar… Farkları… Bilinmeyenler karşısında gösterdikleri yaklaşımdır… En önemli özellikleri ise alışkanlıklarına darbe vurmalarıdır.
Siz hangi gruba giriyorsunuz diye sanırım sormazsınız?
Hemen cevap vereyim…
Her türlü koşula ayak uydurabilen ancak adrenalini ve sürprizi bol olan alışkanlıkları dışında hareket etmekten keyif alan, ruhunda keşif olan ve kendi çitlerimizi aşma duygusunu taşıyan gezginler grubuna dâhiliz…
Bu bilgilerden sonra… Planlama ve beklentiler hakkında da biraz bilgilendireyim…
Ayakizleri’nin naif başkanı Hüseyin Bey, İtalya gezi planını iki yıl önce oluştururken… Kendisinden “Como bölgesini” de ilave etmesini istemiştim… Bir önceki yazıma bakarsanız… Rota grubuyla yaşadığımız Venedik Karnavalı etkinliğinin de özellikle Venedik bölümü üzerinde ki etkisi büyük idi... Çünkü Sevgili Zühre ve Rota Grubu, Venedik Karnavalını önümüzde ki yıllarda Venedik’te kutlamak istiyordu… Bu gezi bir yerde onun ön hazırlıkları da sayılırdı…
Diğer bir düşüncem de önümüzde ki yıllarda İtalya Alplerinde en az beş günlük bir hiking, kamplı, dağ yürüyüşü faaliyeti yapmak idi…
Okuduğunuz gibi İtalya gezisinden çok şeyler umut ederek başlamıştık… Bu arada altı ay önce başlayan İtalya ile ilgili incelemelerim…
Boş kaldığımız zaman İtalya sokaklarında Gülay ve bize katılan arkadaşlarla birlikte rahat gezmemizi veya diğer şehirlere gitmemizi sağlamıştı…
Sabaha karşı İtalya’ya hareket için; Atatürk Havaalanına gidişimiz bilahare Roma’ya uçuşumuz rüya gibi geçti… Heyecan sanırım valizlerin tek tek tartılması sırasında oldu… Çift dahi olsanız bir kişi tek valizle 23 kğ la sınırlı… Üzeri cezalı ödemeye tabi imiş… Sorunsuz… Pasaport kontrolü ve valizlerin alınmasıyla Roma’ya hareket ettik…
Nihat Bey ETS’ nin rehberi… Ama ne rehber… Büyük bir çoğunluk asker emeklisi sandı… Ben de dâhil olmak üzere; oldukça kurallara bağlı ve uygulatan ve deneyimli, 30 yıllık rehber kısacası rehberlerin hocası olduğunu anlatımlarından öğrendik…
Birinci gün gezisi; Vatikan’dan başlamakla birlikte gece dâhil tüm Roma’yı dolaştık diyebilirim… Vatikan: 600 yılı aşkın süredir papanın ikametgâhı, Mussolini’nin 1029 yılında imzaladığı Laterano anlaşmasıyla İtalya’dan bağımsız özerk bir bölge…
San Pietro Bazilikasına; Sant’Angelo Köprüsünden geçerek geldik… Hemen karşımızdaki Castel Sant’Angelo’nun fotoğrafını otobüsümüzün içinden çekebildim…Bu kalenin öyküsü oldukça hazin biz Türkleri ilgilendiren yönü, Fatih Sultan Mehmet'in oğlu Cem Sultan'ın da sürgün geçirdiği yılların bir kısmına ev sahipliği yapmış olmasıdır.
San Pietro bazilikasını gezmek için o sıcak altında sıranın bize gelmesini bekledik… Öylesine kalabalık ki… Gelenlerin çoğunun kutsal amaçlar (hac) için geldiği belli oluyordu…
Nitekim öyle gelen gruplara diğer kapılardan giriş önceliği verildiğini ve meydana park etmek yasak olduğu halde araçlarına da park izni verildiğini rehberimizden duyuyoruz…
Heykeltıraş Bernini’nin eserlerini seyretmek apayrı bir duygu… Açık hava müzesi gibi ya… Bazilikanın içerisi… Roma Katolik kilisesinin en büyüğü en ihtişamlısı olduğu söylendi… Bazilikanın en değerli eseri olarak tanıtılan Michelangelo’nun Pitea’sı (Meryem, kucağında ölü İsa ile) dramatik bir his veriyor insana…
12 Havariden biri olan Aziz Petrus’un bronz heykeline yanaşamıyoruz… Hacıların ayini varmış. Ancak dikkatimi Kubbenin altında Bernini’nin baldakeni(sayvan) çekiyor… Daha ilerde ise Catedra di San Pietro çekti…
Kilise içerisinde öylesine eser var ki nereye bakacağınızı şaşırıyorsunuz… Çok gösterişli adeta insanı muhteşemliği ile diz çöktürüyor…
Hıristiyanlığın özellikle de Katolik inancında ki esas amacın da bu düşünce olduğu esas düşünce tarzı…
Vatikan’dan ayrılıyoruz…Bugün proğram oldukça yoğun…Roma şehir turu, sonra şehrin belli başlı yerlerini gezeceğiz…
Bölüm 2 de ROMA şehrini adım adım geziyoruz…Devam edecek.
Mehmet &Gülay YÜCEBİLGİÇ
01HAZİRAN2011