11 Şubat 2015

ANADOLU DAĞCILIK KULÜBÜ İLE BELEMEDİK-TOROS TÜNELLERİNİN KEŞFİ,ÇAKIT VADİSİNDE DOĞA YÜRÜŞÜ-2


BELEMEDİK-TOROS TÜNELLERİNİN KEŞFİ, ÇAKIT VADİSİNDE DOĞA YÜRÜYÜŞÜ.
Bölüm- 2

Bu bölümü kaleme almayı geciktirdiğimi düşünürek biraz da kendi kendime yerinmiştim.
 
Oysa İkinci ve içinde ”en”leri barındıran bu bölümü; özellikle kışın insanı yalnızlık duygusuna iten soğuk yetmiyormuş gibi televizyon kanallarında ki iç karartıcı ve insanı gelecek hakkında endişelendiren, açmaza sürükleyen haberlerinden kaçıp kurtulmak için en iyi sığınak olarak yine doğaylabaşbaşa olduğumuz Belemedik’te yaşadıklarımızda buldum… İyi ki yazmayı geciktirdim diye iç geçirdim.
 

Çünkü bu satırları yazarken;  karamsarlık ve toplumu ayrıştıkça ayrıştıran söylemlerden, kendi çıkarları için en kutsal değerleri dahi kullanmaktan çekinmeyen, korkarım Osmanlı Devletinin çöküş döneminde ki oluşumlardan da ders almamış görünen;  sinirli ve insanı, insanlığı bitirip donduracak olumsuzluk dünyasından arındım…

Sanki tüm bedenimi: Belemedik, Çakıt vadisinde azgınlığı HES’ lerle kırılıp şırıl şırıl akan suya dönüşen antik çağın muhteşem hayat kaynağı ile sarmalandım…

Anadolu Dağcılık Kulübü doğa tutkunlarının çadırlarından sesler, sabah saat  0330 dan itibaren yükselmeye, kurulan alarmlar çalmaya başladı; her bir çadırdan gelen uğultulu, yarı uyanık yarı mırıldanan sesler sabaha karşı Toros Dağlarının keskin soğuğu ile etkilenenleri daha da belirgin kılıyordu.
 
Acele ile hazırlandık ve sabahın mahmurluğu ile birinci yürüyüş grubu saat 0430 de çadır konuşlanma alanından yürüyüşe başladı.0445 te üç grup da Belemedik tren istasyonunda; saat 0520 Kayseri’den gelen yolcu treni beklemeye koyulduk.

Bu bekleme esnasında Belemedik istasyonunda ara istasyon olduğu için; trenin kısa süre beklemesini düşünerek, grupların güvenle; trene nasıl binmesi ve inmesi gerektiğini anlatıp, grup sorumlularının kendi gruplarını “”ikişerli kolda sırayla iki vagon kapısından binecek şekilde “ düzenlemelerini ve eğitmelerini söyledim…

İlk önce anlattıklarım yadırgansa da ekip sorumlularının yaptırdıkları eğitimin karşılığını “” tüm grubun bir buçuk dakikada sorunsuz ve güvenli biniş “ yapmaları ile almış olmuştuk.

Yolculuğun en gizemli ve en heyecanlı bölümü başlamıştı… Uykulu ancak içleri parıl parıl parlayan Anadak’lı gözler; Toroslara 120 yıl önce bin bir güçlükle açılan 12 tünelden geçerken ne ile karşılaşacaklarının hayalini şimdi gerçeğe dönüştürecek anı beklemeye koyulmuş,

her bir tünelden sonra kısa sürede görünen muhteşem manzarayı yakalamak için iyice açılmıştı… Akıl almaz bir manzara yakalama serüvenü başlamıştı herhalde bu kadar kısa sürede çektiğimiz en değerli karelerdi.

Trende o yaşanan ayrıcalıklı ve bol adrenalinli anları, Sevgili Hasan Çervatoğlu kayıt altına aldı.Çok güzel bir anı oldu teşekkürler, Hasan...
Tüneller geçilmiş, muhteşem manzaralar seyredilmiş, kayıt altına alınmış ve Hacıkırı İstasyonuna alınan güvenlik tedbirleri ile sorunsuz inilmişti…

Trenden inince üç grubun telsiz bağlantıları tekrar kontrol edildi ve sıra “Geleneksel Adana kahvaltısındaydı” çocukluğumda ki gibi…

Hacıkırı (Kıralan) Köyünde Sevgili Mustafa Tor beyin köylülere yaptırdığı “”Adana işi sıkma’lar yenecekti…Köy kahvesinde sıcacık çaylar yudumlandı, köylüler sıkmaları getirdiler, patatesli ve peynirli. Patatesliler, Sevgili Gülay peynir yiyemediği için yaptırılmıştı…

Tüm grubun yüzü gülüyordu. Köy bakkalında “”Adana işi “şeker sucuğunu”” görünce dayanamadım aldım ve arkadaşlara gösterdim tadına baktılar. Onlar için değişik bir tat ve lezzet benim için ise; çocukluğum ve annemin yaptığı sıkmalar idi…

Tren yolculuğu ile gelinen “”Kıralan”” köyünden kahvaltı sonrası merakla beklediğimiz Varda Köprüsüne yürüyüşe başladık…

Hemen sol yanımızda “Kapıkaya Kanyonu “ görünüyordu. Grupta” Varda Köprüsünü” gören olmuş ki heyecanla bağıranlardan muhteşemliği belli oluyordu…
Ve işte Varda Köprüsü tam karşımızda idi…
 
Peşi peşine fotoğraf çekimleri başlamıştı…
Gerçekten gelinip görülesi bir “köprüymüş” 120 yıl süre içerinde doğayla bütünleşmiş olan bu köprü şimdi doğa sporcularının cazibe merkezi olmuş…

Adanalı Bisiklet grubunu görünce öylesine sevindim ki… Buralara artık gerek doğa yürüyüşü gerekse moto kros ve bisiklet için gelinebiliyordu!

Çocukluğumda trenle Niğde’ye (o zamanlar Adana’nın sarı sıcaklarından kaçmak için Niğde’ye gidilirdi.)trenle giderken rahmetli annem bu köprü ve çevre ile ilgili bilgiyi verirdi…

Varda Köprüsü üzerinden geçerken bir de yük katarı geçmez mi? Sormayın keyfe… Bu keyiften sonra yan tünelli yoldan Kıralan Köyüne yürüdük ve burada bekleyen traktörlere bindik… Şimdi hedef “Kuşçular Köyü” ne gitmek idi…

Traktörü; traktörcü öylesine ustalıkla sürüyordu ki tüm dikkatim ta! Uzaklarda ki “Kapıkaya Kanyonu”nda idi… Arazide ki dev fay kırığını öylesine rahat görebiliyordum ki bir ucu Varda Köprüsü aralığında diğeri de “Kapıkaya Kanyonu” aralığında idi…
Antik çağdan itibaren bu tren yolu güzergâhı yaklaşık 100-150 metre yarık(aralık) nedeniyle kullanılamamış bunun yerine ”Gülek Boğazı” kullanılmıştır.
Alman’ların Bağdat demiryolu güzergâhını teşkil edecek bu demiryolu güzergâhı ilerde İngiltere’yi kızdıracak Osmanlı Devletine son verme fikrini kamçılatacaktı…

Nitekim bu güzergâh Osmanlı Devletinin 1nci Dünya Harbine girmesine neden olacak… Esas kayıplar ve hüsranlar Almanya yüzünden bundan sonra başlayacaktı…

Gözüm doğanın her karışını adeta tarıyor en küçük detayı kaçırmak istemiyordu… Sarıçam türleri bu bölgeye yakışan nadide ağaçlardan ve bunlara eşlik eden ve sayıları gittikçe azalan ardıç ağaçlarını rahatlıkla görebiliyordum.
Traktör bu yokuşları çıkamaz diye düşünüyordum? Ama en dik yerlerde dahi traktörcünün yeteneği ile bu yokuşları aşabildi…

Kuşcular köyü görünmeye başlamış az sonra da köye girmiştik… Grubu dağıtmadan ayakta bir mola ile Kuşcular köyünde “”yürüyüş ekibi” olarak bir balkon konuşması yaptık…

Yürüyüş mesafesi yaklaşık 20 km olmasına karşın akşam karanlığı çökmeden saat 1600 ya kadar Belemedik’te bulunma zorunluluğu vardı.

Nitekim varınca çadırları söküp yol durumuna gelecek ve Adana’ya baraj gölü kıyısındaki kebapçıda kebapları yiyecek ve Havaalanına hareket ederek İstanbul’a uçacaktık…
Şimdiye kadar yapılan planlama tıkır tıkır işlemişti. Bakalım bundan sonrası nasıl olacaktı? Yine de 40 kişilik Anadolu Dağcılık Kulübü grubu oldukça yaman yürüyor ve içimde hiçbir kuşku yoktu.
950 rakımlı Kuşcular köyünden yürüyüşümüz üç grup halinde başladı, taşdurmaz mevkiinde ki molada bölgedeki bina ve şantiye kalıntıları hakkında bilgi verildi ve buradan rakım 1025m.

yüksekliğe kadar yükseldik ve çakıt vadisinin muhteşem yamacında sol yanımızda 120 yıllık demir yolu ve tüneller sağ yanımızda ta aşağılarda akan çakıt nehri dili olsa da konuşsa acaba neleri konuşurdu?

Bazı tüneller üzerinde 1916 yazıyordu.İnşaatın 1904 de başladığını okumuştum. Toros Dağlarının içinden geçen demiryoluna ait havalandırma bacalarını görünce demiryolunun tam üzerinden yürüdüğümüzü anımsayınca oldukça heyecanlanıyordum…

Çakıt vadisine hakim Tepede fotoğraf çekme ve dinlenme molası verildi… Manzara tek kelime ile muhteşem idi. Yürüyüşe devam ettiğimizde başka bir güzellikle karşılaştık, yolun bittiği yerde tünel kazılmış ve yol bu tünelin içinden geçiyordu, bu da bölgeye ayrı bir güzellik katmıştı…
Mustafa TOR Bey biraz sonra bir tünelin havalandırma ve acil yardım açıklığı bulunan yere yakın bir yerde yemek molası verdi. Bir şartla bu havalandırma kapısından uzak kalınacak ve tünel içerisine girilmeyecek idi.

Hemen bölgede ateş yakılmış nevaleler ortaya çıkmış ve Adana’lıca yaş ağaç dallarına dizilen ilişkinler (sucuk) ateş üzerinde çevrilmeye başlanmıştı.
 
Ateş üzerine damlayan sucuk yağları cızırdayarak bir yana sıçrıyor. Hafif hafif başlayan serinlik terli bedenimizi ürpertiyordu…

Birden tünelin havalandırma kapısından trenin geçişi ile sıkışan hava öylesine şiddetle dışarı çıkmıştı ki dallar ve yapraklar bu şiddete direnemeyip hepsi birden eğilmişlerdi…
 
Bizler açıklıktan şiddetle çıkan havaya bakmış ancak tüm dikkatlerimiz ateş üzerindeki ilişkinlerde idi… Çakıt vadisinde muhteşem bir Adana ilişkin ziyafeti vardı…
Mola sona ermiş ve bu bölgeden artık Belemedik’e doğru final yürüyüşü başlamıştı, rakım 550 metreye kadar inmiş buradan Belemedik’e 724 metre rakıma kadar yükselecektik, yürüyüş temposu oldukça yükselmişti.

Saat 1540 da Belemedik’e varmıştık… Biraz soluklanalım diye düşünmüştüm  ama Gülay oturursak çadırları toplayamayız deyince o hızla çadırları söndürüp sırt çantalarımızı yol durumuna getirmiştik…Saat 1645  de tüm grup yola çıkmaya hazırdı…
 
Vaktinden önce hazırlandığımız için Pozantı’da çay molası vermeye karar verdik, iyi ki de vermişiz, yürüyüş yorgunluğunu sıcak çayla gidermiş olduk.
Pozantı’dan Adana’ya yolculuğumuz da planlanandan 30 dakika önce olunca Kolcuoğlu’ndaki kebap keyfi sefaya dönüşmüştü… Saat 2100 de Adana hava alanında idik… Yüzler gülüyor…
Aklıma, POZANTI belediye başkanı Mustafa Çay beyin 2016 yılında Belemedik’e yaptıracağı bungalovlar geldi…
Kim bilir? 2016 yılında tekrar bu bölgeye gelebilirdik? 
Kısmet…

Gülay&Mehmet YÜCEBİLGİÇ
İSTANBUL
ŞUBAT-2015

4 Ocak 2015

ANADOLU DAĞCILIKLA BELEMEDİK-ÇAKIT VADİSİNDE DOĞA YÜRÜYÜŞÜ-TOROS TÜNELLERİNİN KEŞFİ




”Bir önceki yazımda kısa bahsettiğim: “Belemedik/Karapınar” Adana’nın 70 km kuzeyinde Torosları ikiye ayıran Çakıt vadisine saklanmış, gizemliliğini “Hacıkırı Köyü(Kıralan) ile aralarındaki 100 metreyi aşan uçurumla koruyan, ta ki Alman’ların Bağdat Demiryolu inşaası ile suskunluğunu ve gizemliliğini yitiren bu muhteşem köyün gün yüzüne çıkan öyküsünü anlatmış ve…”