”Bir önceki yazımda kısa bahsettiğim: “Belemedik/Karapınar” Adana’nın 70 km kuzeyinde Torosları ikiye ayıran Çakıt vadisine saklanmış, gizemliliğini “Hacıkırı Köyü(Kıralan) ile aralarındaki 100 metreyi aşan uçurumla koruyan, ta ki Alman’ların Bağdat Demiryolu inşaası ile suskunluğunu ve gizemliliğini yitiren bu muhteşem köyün gün yüzüne çıkan öyküsünü anlatmış ve…”
28 MART 2013 tarihinde yazımı; “Eşimle birlikte öncelikle Belemedik- Hacıkırı vadisinde bir doğa yürüyüşü yapmak ve o doğanın havasını içime çekme zorunluluğunu hissediyorum” demiştim.
Bu tarihten sonra bu hayalimi gerçekleştirmek için; birkaç kişi yerine büyük bir grupla giderek bu güzelliği birlikte paylaşmayı Gülay’la birlikte kararlaştık ve 8-9 Kasım 2014 günü 40 kişilik Anadolu Dağcılık Kulübü üyeleriyle, İstanbul Sabiha Gökçen’den başlayan uçak yolculuğuyla Adana’ya vardık.
Adana havaalanında bizleri; Bölgede rehberliğimizi yapacak ve aylarca beraber ayrıntılı planlamayı yaptığımız Sevgili Mustafa TOR üç minibüsle karşıladı…
Adana'dan Pozantı'ya giderken;
Gülek Boğazına varmadan sol tarafta yükselen sarp ve dik yar " yılanlar kayalığı" olarak adlandırıldığını küçüklüğümden beri bildiğim, Gülek efsanesi içinde padişahın kızını kovalarken taş kesilen "ejderhanın" görünümünü rahatlıkla görebiliyor ve bölge hakkında arkadaşlara bilgi veriliyordu...
Adana'dan Pozantı'ya giderken;
Gülek Boğazına varmadan sol tarafta yükselen sarp ve dik yar " yılanlar kayalığı" olarak adlandırıldığını küçüklüğümden beri bildiğim, Gülek efsanesi içinde padişahın kızını kovalarken taş kesilen "ejderhanın" görünümünü rahatlıkla görebiliyor ve bölge hakkında arkadaşlara bilgi veriliyordu...
yolda mola vermeden doğruca Pozantı’ya şehir içinde lojistik destek alımları
yapıldıktan sonra doğruca kahvaltı yapacağımızŞekerpınarı/Akköprü tesislerine hareket ettik…
Çok güzel bir manzara eşliğinde yapılan kahvaltı sonrası minibüslerle Belemedik’e
yaklaşık 10 km kala indik ve buradan doğa yürüyüşüne başlarken;
Pozantı Belediye başkanı Sn. Mustafa Çay bey bizlere hoş geldin demek için karşıladı ve sanki kırk yıldır tanıyormuşçasına sıcakkanlılıkla bölge hakkında bilgi verdi.
yapıldıktan sonra doğruca kahvaltı yapacağımızŞekerpınarı/Akköprü tesislerine hareket ettik…
Çok güzel bir manzara eşliğinde yapılan kahvaltı sonrası minibüslerle Belemedik’e
yaklaşık 10 km kala indik ve buradan doğa yürüyüşüne başlarken;
Pozantı Belediye başkanı Sn. Mustafa Çay bey bizlere hoş geldin demek için karşıladı ve sanki kırk yıldır tanıyormuşçasına sıcakkanlılıkla bölge hakkında bilgi verdi.
Bizleri 2016 yılında Belemedik bölgesinde yaptıracağı bungalov tipi evlerde konaklamak üzere davet etti. Sn. Belediye Başkanının ilgisi burayla sınırlı kalmadı, çadır konuşlanma alanına da gelerek isteklerimizi sordu ve Lojistik destek yönünden gereken ilgiyi gösterdi…
Pozantı hakkında kitapları ve Kulüp adına şahsıma verilen Şilti de kabul ettik… Pozantı Belediye Başkanı anlattığı projeleri gerçekleştirmekten öte, halkın yanında halka
dönük ve Pozantı için bir şeyler yapma gayreti içinde olması Hem Adana’lı hem de bu bölgede çocukluğu geçmiş bir kişi olarak beni çok mutlu ettiği gibi kulüp arkadaşlarımı da çok mutlu etti… Kendisine gösterdiği ilgi ve destek için teşekkür ederim.
dönük ve Pozantı için bir şeyler yapma gayreti içinde olması Hem Adana’lı hem de bu bölgede çocukluğu geçmiş bir kişi olarak beni çok mutlu ettiği gibi kulüp arkadaşlarımı da çok mutlu etti… Kendisine gösterdiği ilgi ve destek için teşekkür ederim.
Çakıt vadisinde yürümeye başladık, rüya gibi bir manzara Mustafa Tor ve eşi Berrin hanım bölge hakkında bilgi veriyor. Fotoğraf makinalarının sesi hiç durmuyor peşi peşine çekilen pozlar gördüğümüz güzelliklerin kalıcılığını sağlamak ve bu güzellikleri gönlümüzün bir yerlerine saklamak içindi.
Sol omuzumuz hizasında yükselen Akdağ’ın muhteşemliğine kayalara tutunarak yükselen çam ağaçları ayrı bir güzellik veriyordu…
Kasımın ilk haftası sonbaharın sarıdan kızıla dönüşmeye başlayan kürkü hiç birimiz de “”sonbahar hüznünü”” yansıtmıyordu.
Herkes şen şakrak pür neşe içinde idi…Sağ yanımda boylu boyunca uzanan demiryolu sanki bir şeyler fısıldıyordu… Bir süre sonra gözden kaybolan raylar karanlık kocaman tünellerin içinde saklanıp bir süre sonra tekrar kendilerini gösteriveriyorlardı.
Sanki saklambaç oynarcasına; birden trenin önce düdük sesi sonra raylarda çıkardığı mekanik sesler… Aman raylara yanaşmayın! Sesleri…
Raydan sakınarak uzaklaşmalar ve fotoğraf makinaları ile geçen tren katarının fotolarını çekmeler… Biz tekrar Çakıt çayı (Bence nehri) boyunca yürüyoruz…
“Dila Hatun” dizisinin çekiminin yapıldığı yeri arıyoruz… Mustafa TOR Bey suyun kenarında ki yıkıntıları gösteriyor… Biz bu yıkıntıları da kaçırmadan fotoğraflar çekiyoruz.
Aklıma hemen ne kadar hoyrat bir kişiliğe sahip olduğumuzu anımsıyorum… Oysa burada ki “” dizi çekilen platformlar” korunsa yerli değil yabancılara dahi örneğini yabancı ülkelerde gördüğümüz film setleri gibi paralı gezilebilen kültür alanlarına dönüştürülebilir?
Oysa bu bölgeye ait yaptığım inceleme ve araştırmalarda öğrendiğim ve yayımladığım kadarıyla
BELEMEDİK-HACIKIRI bölgesi bünyesinde tarihi ve kültürü barındırmaktadır…Çok ilginçtir. Bölgeye ait yaptığım incelemelerde inanın en fazla yabancı kaynaklara ve hatıralara ulaştım…
Türkler hariç oysa bu bölgede sonradan da olsa çalıştırılanlar tahtacı tabir edilen 1977 yılında da zorunlu göçe tabi tutulan Köylüler… İlginçtir…
Alman şirket bordrosu incelendiğinde en yüksek maaşı Almanlar alırken en düşük maaşı da Türklerin aldığı gerçeğidir.
BELEMEDİK-HACIKIRI bölgesi bünyesinde tarihi ve kültürü barındırmaktadır…Çok ilginçtir. Bölgeye ait yaptığım incelemelerde inanın en fazla yabancı kaynaklara ve hatıralara ulaştım…
Türkler hariç oysa bu bölgede sonradan da olsa çalıştırılanlar tahtacı tabir edilen 1977 yılında da zorunlu göçe tabi tutulan Köylüler… İlginçtir…
Alman şirket bordrosu incelendiğinde en yüksek maaşı Almanlar alırken en düşük maaşı da Türklerin aldığı gerçeğidir.
Hatta bir İngiliz gezginin; 1922 de Pozantı-belemedik-Adana güzergâhında yaptığı gezide ki hatıralarında, o zamanlar Alman ailelerin hala bu bölgede ikamet ettikleri yönündedir.Tarihi Belemedik istasyonu artık görünmeye başlamıştı…
Birden çocukluğum aklıma geldi… Trenle buradan geçerken “”trendeki yolcuların tren istasyonda kısa bir süre duraklar duraklamaz inip çeşmeden su doldurmalarını anımsadım…
Buranın suyu adı gibi çok ünlü idi… KARAPINAR… Sonraları Köyün adı Belemedik oldu…
Buranın suyu adı gibi çok ünlü idi… KARAPINAR… Sonraları Köyün adı Belemedik oldu…
Belemedik istasyonunda duran vagonların altından üstünden geçerek yine fotoğraflar çektirdik…İstasyondan çadırları kuracağımız alana doğru yürüdük…
Yürürken yanı başımızdan geçen uzun tren katarları birden eski kömürlü lokomotifleri anımsattı…Pencereden dışarı baktığımız zaman gözümüze kaçan kömür tozları çok canımızı yakardı…
Yürürken yanı başımızdan geçen uzun tren katarları birden eski kömürlü lokomotifleri anımsattı…Pencereden dışarı baktığımız zaman gözümüze kaçan kömür tozları çok canımızı yakardı…
1920 li yıllarda bölgede ki yapılan demiryolu üzerinde “”tahtadan yapılan lokomotifler” çalışırmış hatta “”lokomotifin odunu kalmadığı için Belemedik’te durup odun toplandıktan sonra tren hareket edermiş!
İstasyondan Demiryolu kıyısından çadırları kuracağımız alana doğru yürüyüşe başladık…
Sağımız ve solumuz Toroslar tam Çakıt vadisinin ortasındayız.
Bu arada oldukça uzun bir yük katarı yaklaşıyor. Makinist sanırım bu bölgede insanların bolluğuna alışık yine de uzun uzun düdüğünü çalıyor…
Sağımız ve solumuz Toroslar tam Çakıt vadisinin ortasındayız.
Bu arada oldukça uzun bir yük katarı yaklaşıyor. Makinist sanırım bu bölgede insanların bolluğuna alışık yine de uzun uzun düdüğünü çalıyor…
Çadır alanında minibüslerimizi gördük… Ancak güneş saat 1630 da battığı için bölgedeki 120 yıl önceki şantiye yıkıntılarını incelemeye gittik…
Mustafa Tor Bey binalar hakkında bilgi verirken, ben de bölgenin tarihi süreç içindeki
yerini ve inceleme esnasında karşılaştığım ilginç tarihi olayları anlattım…
Mustafa Tor Bey binalar hakkında bilgi verirken, ben de bölgenin tarihi süreç içindeki
yerini ve inceleme esnasında karşılaştığım ilginç tarihi olayları anlattım…
Gezi sonrası çadır alanında çadırlarımızı kurduk. Artık gecenin ayazına hazır görünüyorduk.
Akşam yemeği çok büyük bir sürprizle sıcak olarak Pozantı’dan geldi,
kuzu kavurma,şalgam,mandalina,salata,ekmek,su ve 15 tl.Bu bizler için büyük bir konfordu..
kuzu kavurma,şalgam,mandalina,salata,ekmek,su ve 15 tl.Bu bizler için büyük bir konfordu..
Akşam soğuk olacağı Mustafa Bey tarafından söylenmiş ve Pozantı’dan yakılacak odunlar alınarak hazırlıklı gelinmişti…
Yüzler gülüyordu…
Yemekler çadırlar bölgesinde yendikten sonra büyük bir ateş yakıldı…
Kamp ateşi türküler, oyunlar bir grup da aşağıdaki kulübe toplanmış,
Belemedik’li ozanın sazlı sözlü yarenliğine takılmıştı…
devam edecek....Yemekler çadırlar bölgesinde yendikten sonra büyük bir ateş yakıldı…
Kamp ateşi türküler, oyunlar bir grup da aşağıdaki kulübe toplanmış,
Belemedik’li ozanın sazlı sözlü yarenliğine takılmıştı…
MEHMET YÜCEBİLGİÇ
İSTANBUL-2014
8-9 KASIM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder