oya-bora etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
oya-bora etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Mayıs 2008

YÜREĞİMDEKİ DEĞİŞİM SANCISI

ANNELERİN, ANNELER GÜNÜN KUTLU OLSUN

“Yüreğimde sancı var…
Sarıl bana…
Beni biraz anlasana”…
Şarkı sözlerinden bir tutam…
Kendinizi şarkının sözlerine kaptırdığınızın farkına vardığınızda hemencecik diğer farkındalıkların kapısını açıverirsiniz…
Ben, şimdiye kadar bu tür şarkıları dinlemezdim… Dinlemezdim dediğiniz yıllar, sanki dün gibiymiş gibi de yakın geçmişi düşünüverirsiniz…
Oysa yıllar, geri de kalmıştır da şimdi, bir şarkı sözüyle, yirmi beş, otuz yılı kısa bir süre gibi düşünüverirsiniz… Neyse sizi de kendim gibi süreye takılı tutmayayım…


Dinlemezdim de ne oldu bana, şimdi dinler oldum?
Hem de yüreğindeki sancıyı, yüreğimde hissediveriyorum…
Dediğiniz… İşte bu “an”: Aramaya başladığınız “kendinizi bulmaya” başladığınız, kurguladığınız “değişimin”; toprağı yırtarcasına delmeye ve yüzünü güneşe göstermeye başladığı, “sevdiğiniz” ama onun “size katlanmalarını alışkanlık” haline getirdiğiniz “aşkınızı” tekrar fark etmeye başladığınız “an”dır…
Değişim… Evet değişim sancısını yüreğinizde hissetmeye başlıyorsunuz ama… Henüz emekliliği yaşıyor veya hassas ve kırılgan bir yapıya sahipseniz: Usunuzun arka bahçesindekiler size uygulama fırsatı verir mi?
Yıllardır, peşinde koşuşturduklarınız, gerçekleşmeye çalıştırdıklarınız, anlamaya bile gayret göstermeden ya da size bu böyle yapılır dedikleri için yapmak zorunluluğunda olduğunuz… Var olma gayretkeşlikleriniz…
Tüm bunlar; kendi sosyal ve ekonomik yeterliliğiniz için… Anneniz babanız… Sonra eşiniz… Sonra da çocuklarınız… İçindi…
Geçmişteki tatil, bayram, anneler, babalar, sevgililer veya doğum günlerini; yaptığınız işin, öncelik alması nedeniyle ıskalanan günler olarak hatırlarsınız.
Ya da kendi annenizin anneler gününü, çocuklarınızın bayramını kutlamadan; zorunlu olduklarınızı, öncelikle kutladığınızı hatırladığınızda kendinizi hayıflanırken buluverirsiniz…
Ohhh deyişinizi ve içinizi çeker gibi bir haliniz olduğunu görür gibiyim…
O zamanlar temel düşünce; yaşamınızın büyük bölümünü hep birilerinin- çalıştığınız kamu kurumu olsa dahi- isteklerine göre hatta kendi eş ve çocuklarınızın da istek ve arzularını yönlendirmeler sarmalında yönlendirmeniz kaçınılmaz idi… Bunlara bir de anne ve babanızın ve yakınlarınızın dileklerine göre ayak uydurmayı eklerseniz…
Kendiniz gibi eş ve çocuklarınızın da istekleri hep askıda kalacaktır…
Şimdi artık… Bu yaşanmışlıkların tekrarını asla ve asla istemiyorsunuzdur…
Çok ilginçtir… Tüm bu düşünceleri düşünmüş ve yaşamış olmanıza karşın birden bencilleşiveriyor…
Özellikle Eşinizden, çocuklarınızdan kendi düşüncelerinize göre davranış göstermesini bekler duruma düşüveriyorsunuz…
Ne garip bir çelişkidir… İki ruhlu bir hal içinde gibisinizdir…
Ben yaptım… Şimdi onlar da yapsınlar düşüncesi…
Kendinize yapılanlar ile kendinizin yapmak istedikleri ve istemedikleri arasında sıkışmış bir haldesinizdir…


Kendinizi de, yağmurda ıslanmış burnunuzdaki damlacıkların yere düşmesiyle birlikte o damlacıkla birlikte yerin bin fersah dibine gitmiş gibi hissediveriyorsunuz…
Bu alışkanlık haline gelmiş veya sarmalında yaşanılan duygu ve düşüncelerin tutsaklığından kurtulmanın nedenli zor olduğunu sanırım anlatabildim…


Oysa… Bu öyküye dönüştürecek anlatımlar sadece ve sadece kendinizi haklıyım dedirtecek anlatımlardan uzak, belli bir dünya görüşünü dayatmadan sadece bir sarmaşığın dalları ve yapraklarının birbirine sarınarak büyümesi gibi özgün ve öz gelişimine özen gösterecek hassasiyette olması gerekecektir…
Ne mutlu alışkanlıklarının ve özverilerinin tutsağı olmayanlara ve bu değişimde kendilerine benim sahip olduğum gibi yardımcı olacak “can dostu” bulunanlara…
Sana çok teşekkür ederim…
Benim biricik aşkım ve çocuklarımın annesi…
Anneler günün kutlu olsun… Nice anneler gününü beraberce kutlama dileğimle…

Mehmet YÜCEBİLGİÇ
04 MAYIS 2008