Bugün, yüzme antrenmanıma giderken; usumda; çocukken,Adana
Palmiyeli Yüzme Havuzundaki sabah erken saatler ile akşam saatlerinde
yaptığım antrenmanlarım canlandı.
Antrenörümüzün, antrenman esnasında tüm dikkati, yüzücüler üzerinde
idi ve her seferinde su içinde yaptığımız hataları düzeltir ve daha iyisini
yaptırmak için zorlar,antrenman programını tamamlatırdı.
Antrenman bitiminde,havuz merdivenlerinden yorgunluktan kolaylıkla çıkamadığımız günlerin sayısı oldukça fazlaydı.
O günlerde , antrenman veya yarışmalar öncesinde birilerinin bizlerle en azından sohbet etmesini çok isterdik.
Günümüzde, master yüzücüleri ise; genel olarak antrenör olmadan
antrenmanları yapmaktadırlar.
Antrenman sonrası arkadaşlar arasında ; " dön dön dur!; havuz tabanındaki fayansları saymaktan bunaldım! Kulaç atarken evin muhasebesini yapıyorum! Ya da su içi kulaklık ile çok güzel müzik dinledim? vb. konuşmaları sık sık duymaktayım.
Makalemde; gerek antrenmanlarda gerekse yarışmalarda çocukluğumdan beri edindiğim deneyimlerim ile; yüzmenin, başat olarak diğer sporlardan farkını;
1.Yüzücülerin; ruhen, bedenen ve zihnen olgunlaşmasını hızlandırdığı,
dengeye kavuşturduğu ve bireyselleştiğinin test edildiği spor dalı olduğunu,
2.Yüzücülerin; antrenmanlarda ve yarışmalardaki disiplin anlayışının ve
ruhen (yüzücü psikolojisi) gelişiminin sağlanmasının yüzme
antrenmanları ile birlikte deneyimli eğitmenler tarafından
yönlendirilmesinin zorunluluğunu;
Hz.Mevlanın öğretileri, Hz. Mevlana ile aralarında asırlarca fark olan ünlü
psikolog Carl Gustav Jung ile Macar Pozitif Psikolog Mihaly
Csikszentmihaly bilim adamlarının teorileri ışığında inceleyeceğim.
Hz.Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin (1207-1273) öğretisi ; insanın ruhsal ve bedensel dengesi ile evrensel uyumu kapsamaktadır.
Hz.Mevlana'nın,denge,yoğunlaşma (teslimiyet) ,sabır (disiplin), ruhen ve
fiziken akışta kalma kavramları ile yüzme sporundaki "denge,
yoğunlaşma,uyum,sabır(disiplin) ve akış" arasında güçlü bir bağ olduğu
düşüncesindeyim.
Carl Jung’un (1875-1961) teorileri ise birey, bilinç ve bilinçdışı arasında bir
denge kurarak bireyleşme sürecini tamamlar.
Yüzücünün,su içinde dengeyi sağlayarak başarıya ulaşma çabasında da bu benzerlik bulunmaktadır.Ayrıca,
bilinç (suyun üstünde kalma) ve bilinçdışı (suyun içindeki hareketin
akışı) arasındaki bu dinamik ilişki, yüzücünün kendisini tanıması ve
performansını devam ettirme gayreti ile örtüşmektedir.
Macar psikolog Mihaly Csikszentmihalyi’nin(1934-2021)
Flow State (Akış Durumu) teorisi ise; bireyin yaptığı bir işe tamamen
odaklanıp zihinsel ve fiziksel sınırlarını aşarak zamanın akışını unuttuğu bir "optimum deneyim" durumunu ifade eder.
Şimdi bu ortak bağları aşağıdaki başlıklar altında sunacağım.
1. Su Metaforu,akışa (Flow State) uyum:
Mevlânâ’nın en bilinen metaforlarından biri "su ve akış,akışa uyumdur.".
O, hayatı ve evreni sürekli hareket eden bir nehir ya da deniz olarak
tasvir etmektedir.
Ayrıca, Mevlânâ’nın şu sözüyle hem fiziki
olarak hem de psikolojik olarak bir bağlantı kurulabilir:
“Sen nehrin akışına kapıl, akıntıya karşı yüzmeye çalışma.”
Bu akışa uyum sağlamak, insanın kendi iç dünyası ve dış dünyası ile
mutlak uyum ve denge içinde hareket etmeyi vurgulamaktadır.
Yüzme sporunda,yüzücünün tüm engel ve dirençlere rağmen onları
yenmek için vücudunun ritmini su ile özdeş hale getirmesi anlamına
gelir.
Yüzücü, kendisine direnç sağlayan su içindedir, akışı kolaylaştırıcı
ruhsal ve bedensel teknik döngüler içine girmesi zorunludur.
Carl Gustav Jung'un dört temel fonksiyonuna göre; akışta uyum ve
denge ise;
Algılama: Suyun içinde vücut pozisyonunu hissetmek.
Sezgi: Su içindeki hareketlerin akışına uyum sağlamak.
Düşünme: Teknik ve form hakkında mantıklı kararlar vermek.
Hissetme: Yüzme sırasında suyla kurulan duygusal bağ.
Bu fonksiyonların geliştirilmesi, yüzücüye; başarılı sonuçlar
sağlayacaktır.
2. Denge ve İçsel Huzur:
Mevlânâ, insanın kendi içinde denge bulması gerektiğini vurgular. Bu
denge, hem ruhsal hem de bedensel bir uyumu ifade eder ve içsel huzuru
sağlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder